Sivil Vicdan Gazileri: Darbe Mağdurlarına Hukuki ve Toplumsal Bir Bakış
Sivil Vicdan Gazileri: Darbe Mağdurlarına Hukuki ve Toplumsal Bir Bakış
Giriş
Darbeler ve otoriter yönetimler, toplumun temel hak ve özgürlüklerini hedef alan, bireylerin yaşamlarını köklü biçimde sarsan süreçlerdir. Bu dönemlerde pek çok insan görevlerinden uzaklaştırılmış, mahkemelerde haksız yargılamalara uğramış, sürgün edilmiş, fişlenmiş ya da ekonomik ve psikolojik baskılarla susturulmuştur. Bu insanlar, hukuk sisteminde "gazi" sayılmasa da, toplumsal vicdanda önemli bir yer edinmişlerdir.
Peki, darbelerde hakları gasp edilenlere “ gazi” denilebilir mi? Resmî ve mecazi anlamlar bu soruda ayrışır; ancak daha derin bir cevap, “ sivil vicdan gazisi ” gibi yeni kavramlarda saklıdır.
1. Gazi Kavramının Sınırları
Türkiye’de ve birçok ülkede “gazi” unvanı, genellikle savaşta veya silahlı çatışmalarda yaralanan, engelli kalan ya da hayatını kaybeden askerler ve bazı durumlarda siviller için kullanılmaktadır. Bu kavram, 2330 ve 3713 sayılı yasalarla tanımlanmış; askerî görev, çatışma veya terörle mücadele bağlamına oturtulmuştur. Dolayısıyla darbe dönemlerinde idari, psikolojik ya da hukuki mağduriyet yaşayan siviller, bu tanım kapsamında yer almamaktadır.
2. Darbe Mağdurlarının Konumu
Darbeler sırasında;
Görevlerinden ihraç edilen kamu görevlileri,
Sürgün edilen memurlar ve akademisyenler,
Fişlenen ve kamusal haklardan dışlanan vatandaşlar,
Haksız yere tutuklananlar ve yargılananlar, Eğitim, mülkiyet ve ifade özgürlüğü gibi temel hakları ellerinden alınan insanlar, resmî olarak “ gazi ” sayılmazlar. Ancak bu kişiler, birer hak mücadelesi mağduru olarak tarihî ve toplumsal onuru hak ederler. Toplum vicdanında bu insanlar yalnızca mağdur değil, aynı zamanda adaletin taşıyıcısıdır. Onlar tarihi ve toplumsal onuru hakettikleri için "Gazi Unvanı"na layıktırlar
3. “ Sivil Vicdan Gazisi” Kavramsal Teklifi
Tam da burada, yeni bir tanım devreye girmelidir: Sivil Vicdan Gazisi.
Bu kavram; Savaş alanında değil, vicdan alanında yaralanmış insanları kapsar.
Zulme karşı susmayan, susturulan, ama asla yılmayan bireyleri tanımlar.
Adalet, hukuk, merhamet ve insanlık adına bedel ödeyenleri simgeler.
Gazi kavramının yüklediği onuru, sivil alanda yeniden üretir. Bu kişiler, yaşadıkları haksızlıklarla sadece bireysel değil, toplumsal bir bedel ödemiştir. Onların susturulması, aslında toplumun vicdanının susturulmasıdır. Onların direnişi ise sivil vicdanın dirilişidir. Bu nedenle "sivil vicdan gazisi" anımı, hem sembolik hem ahlaki olarak güçlü ve yerli bir duruşu ifade eder.
4. Müslüman Ülkelerden Somut Örnekl er
Sivil gazilik veya darbe mağduriyetinin onurlandırılması sadece Türkiye’ye özgü bir mesele değildir. Müslüman coğrafyada da benzer örnekler mevcuttur:
Mısır (2013 Darbesi): Darbe sonrası binlerce kişi tutuklandı, işkence gördü. Sivil toplum bu mağdurları “demokrasi şehidi” veya “hak mücadelesi gazisi” olarak andı.
Pakistan: Darbe dönemlerinde sürgün edilen siyasi muhalifler, toplumsal bellekte “demokrasi savaşçıları” olarak yer buldu.
Tunus: 2011 devriminden sonra, otoriter rejim mağdurları için onur yasaları çıkarıldı; mağdurlar "ahlakî kahraman" veya "direnişçi" olarak tanındı.
Bangladeş: Darbe sonrası kayıplar yaşayan sivil kesimler, ulusal uzlaşma süreçlerinde sembolik olarak onurlandırıldı.
Bu örneklerde olduğu gibi, sivil mağdurlar için “gazilik” statüsü olmasa da, toplumsal onur ve sembolik tanıma yolları oluşturulmuştur.
5. Türkiye’de Toplumsal Algı ve Yeni Dönem İhtiyacı
Türkiye’de bazı sivil toplum kuruluşları, akademisyenler, insan hakları savunucuları ve mağdurların yakın çevresi, darbelerde hakları gasp edilen kişiler için zaman zaman “demokrasi gazisi”, “sivil gazi”, “adalet savaşçısı” gibi kavramları kullanmaktadır. Bu kavramlar, sembolik de olsa, o kişilerin yaşadıkları büyük bedellerin unutulmamasını ve saygıyla anılmasını sağlar. Ancak henüz bu tanımların hukuki karşılığı yoktur. Gerek sivil toplumun çabaları gerekse toplumsal hafızanın güçlü baskısı ile bu tür mağduriyetlerin görünür kılınması ve hukuk önünde tanınması elzemdir.
6. Öneriler
“Sivil Vicdan Gazisi” kavramı, kamuoyunda tartışmaya açılmalı, kavramsal çerçevesi netleştirilmeli ve yasal düzenlemelerle desteklenmelidir. “Hakları ihlal edilenlerin kararları yok hükmündedir” – Bu, hukukun üstünlüğü ve meşruiyet ilkesiyle doğrudan bağlantılıdır.
“Tam kanunsuzluk ve kanun fetişizmi” – Bu ise hem hukuki etik hem de otoriter rejimlerde hukukun araçsallaştırılmasına dair derin bir eleştiridir.
Bu kişilere yönelik rehabilitasyon, psikolojik destek, sosyal haklar ve belgesel tanıklık çalışmaları yapılmalıdır.
Sözlü tarih arşivleri, hatıra kitapları, kamu spotları ve belgeseller aracılığıyla toplumsal hafıza diri tutulmalıdır. Eğitim sisteminde darbe mağdurlarının hikâyeleri, vicdan eğitimi kapsamında anlatılmalıdır.
7. Sonuç
Savaş meydanında değil, hukuk ve vicdan mücadelesinde yaralananlar da onuru hak eder. Zulme boyun eğmeyen, adalet için susmayan, hayatının en verimli dönemlerini baskılar altında geçiren insanlar, sadece bireysel değil toplumsal hafızanın şeref hanelerinde yer bulmalıdır.Onlar, bu toplumun “ Sivil Vicdan Gazileri ”dir.
Ve toplumlar, ancak kendi vicdan gazilerine sahip çıkarak adaleti yeniden kurabilir. Onurlu insanlığın bir diğer adı "sivil vicdan gazisi"dir.