Gündem

Güven: Barışın Sarsılmaz Temelidir.

Güven: Barışın Sarsılmaz Temelidir.

13.10.2025

Huzurlu bir toplumun ve kalıcı bir dirliğin temelinde yatan en kadim hakikat Güvendir. Güven, milletlerarası ilişkilerden aile içi muhabbete kadar hayatın her anını kuşatan, adeta medeniyetlerin nefes aldığı havadır. İçte huzurlu, dışta saygın bir hayat sürmenin yolu, her şeyden önce bu güveni tesis eden tutum ve davranışlarda bulunmaktan geçer. Sözde durmak, adaletten sapmamak ve bencil çıkarlardan kaçınmak; bu kaleyi sağlam tutmanın yegâne yoludur. Zira sözünden dönmek, toplumun vicdanında tamiri zor bir çatlak açar.

Güvenin bozulduğu yerde kaos başlar. Yıkıcı savaşları körükleyen, masum canları hedef alan her türlü terör eylemi, bu güvenin en büyük düşmanıdır. Cumhurbaşkanımızın veciz ifadesiyle: "Savaşın kazananı olmaz, ancak adil bir barışın kaybedeni olmaz." Bu söz, binlerce yıllık insanlık tecrübesinin damıtılmış bilgelik özetidir. Savaş, geçici zaferler getirse bile, ardında daima yıkım ve nesiller boyu sürecek nefret bırakır. Adil bir barış ise tam tersine, herkesin onurunu koruyan, hakkaniyeti temel alan ve karşılıklı güvenle inşa edilen tek yoldur.

Bu bağlamda, Suriye’nin birliği ile Gazze’de sağlanacak kalıcı bir barış, yalnızca o coğrafyanın değil, medeniyetler beşiği olan Ortadoğu'nun tamamının huzur içinde yaşaması için hayati önem taşır. Ortadoğu’nun istikrarı, küresel huzurun da kilididir. Şanlı tarihimiz, güven ve adaletin devlet yönetimindeki merkeziliğine dair sayısız örnekle doludur. Fatih Sultan Mehmet’in, İstanbul’u fethettiğinde Bizans halkına verdiği can ve mal güvenliği fermanı (Aman-name), bir cihangirin sadece kılıcıyla değil, adaleti ve sözüne sadakatiyle de fetih yaptığını gösterir. Halkın yeni yönetime güven duymasını sağlayan bu ferman, huzurun anahtarı olmuştur. Peygamber Efendimiz (sav) en zorlu zamanlarda dahi "el-Emin" (Güvenilir Kişi) vasfını taşımıştır ki, bu bize en büyük liderlik dersidir.

Günümüzde bu güven kalesini sağlam tutmak, küresel düzeyde kritik öneme sahiptir. İçeride vatandaşın devlete olan güveni ile dışarıda ortaklarla kurulan ilişkilerde şeffaflık ve tutarlılık hayati önem taşır. Türkiye'nin vizyonu, bölgemizde ve dünyada sadece güç değil, aynı zamanda güvenilir bir arabulucu ve adil bir ortak olarak hareket etmektir.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “Yurtta sulh, cihanda sulh" ilkesi, kadim Anadolu irfanının ve İslam’ın esenlik temelli düsturunun özüdür. Bu ifade, daha Peygamberimiz (sav) döneminde, toplumlar arası ilişkilerde esas olanın barış olduğunu belirten hadislerle ve Osmanlı felsefesindeki "Nizam-ı Âlem" anlayışıyla hayat bulmuştur. Bu düstur, birbirini destekleyen iki temel direği işaret eder: İçeride tesis edilen barış ve güven, uluslararası alanda barışın inşası için zemin hazırlar; dışarıdaki barış ise içerideki istikrarı pekiştirir.

Barışın anahtarı Güvendir. Güven, ancak adil, sözünün eri ve bencillikten uzak duran bir hal ve hareketle tesis edilebilir. Savaşın yıkımından ders alıp, adil bir barışın bereketine talip olmak hem milletimizin hem de tüm insanlığın geleceği için yegâne yoldur. Bu sorumluluk hem ferdi hem de devleti kuşatan bir ahlaki zorunluluktur. Ümit ederiz ki, başta Filistin olmak üzere hiçbir İslam ülkesi Gazze'nin ve Filistinlilerin yaşadığı bu büyük trajediyi yaşamasın. İnşallah! Suriye toprak bütünlüğü sağlanır da, Ülkemiz (Türkiye Yüzyılı) yükselişine emin adımlarla  devam etsin. ve komşularımızla huzur içinde yaşayalım.

Dr. İbrahim ÖZCAN