6 ay önce | Okunma Sayısı : 80
EVRENSEL HUKUKUN KALBİ: KOMŞULUK
İnsanoğlunun yaratılış gayesi, hakikate ulaşmaktır. Bu arayışta kimi zaman duyularına, kimi zaman aklına, nihayetinde ise vahye başvurmuştur. Felsefe, gözlem ve akıl yürütmeyle hakikate ulaşılabileceğini savunurken; kelam ilmi, bu yönteme vahyi, yani ilahi bildirimi de ekleyerek daha bütüncül bir bilgi anlayışı ortaya koyar. İnsanlık bu üç temel üzerinden hayatını anlamlandırır: akıl, duyular ve vahiy.
Bu bağlamda, komşuluk yalnızca bir sosyal ilişki değil, aynı zamanda evrensel bir hukuktur. Felsefe, aynı mahallede yaşayanları komşu sayar. Kelam ise komşuluğu, hem aklın hem de Allah’ın emriyle şekillenen bir sorumluluk olarak kabul eder. Komşu ister Müslüman ister gayrimüslim, ister yakın ister uzak, ister inançlı ister inançsız olsun; komşuluk hakkı her hâlükârda kutsaldır. “Komşunun dikeni bile gül sayılır” anlayışı, İslam ahlakında bu değerin ne kadar derin olduğunu gösterir.
Ancak bugün, apartmanlar yükseldikçe kalpler arasındaki duvarlar da yükseldi. Komşuluk, bir zamanlar ekmeğin paylaşıldığı, hasta olunca kapının çalındığı, bir ses duyulunca "Bir ihtiyaç mı var?" diye sorulan o güzel günlerden; artık selam dahi verilmeyen, göz göze gelmekten çekinilen bir ilişkiye dönüştü.
Yakın zamanda yaşadığım bir olay, bu gerçeği tüm çıplaklığıyla ortaya koydu. Bir mahallede birkaç apartmanın kapısı açıktı. İçeri girerken selam verdim, ama kimse cevap vermedi. Yüzüme tuhaf bakışlarla bakanlar oldu. Bir çocuk gördüm, “Burada bir doktor varmış” dedim. Korkuyla cevap verdi: “Söylemem, beni kaçırabilirsiniz.” Sonra biri daha çıktı, postacıymış; göz göze bile gelmeden uzaklaştı. “Bu apartman mı böyle?” diye düşünerek başka birine geçtim. Fark eden bir şey yoktu. Sadece adres değil, duygular da kaybolmuştu.
Evet, kapalı alanlarda yaşayanlar arasında komşuluk artık yitik bir değerdir.
Oysa İslam, komşuluğu inançla eşit derecede ele alır. “Komşusu açken tok yatan bizden değildir,” buyuran Peygamberimiz (sav), komşuluğun sadece maddi değil, manevi bir sorumluluk olduğunu hatırlatır. Başka bir hadisinde “Kâfir komşunun, komşu üzerinde bir hakkı vardır: komşuluk. Müslüman komşunun ise iki hakkı vardır: komşuluk ve kardeşlik” buyurur.
Oysa bugün sosyal medyada sıklıkla duyduğumuz haberler neyle dolu? Gürültü, çocuk ağlaması, nasihatleşme yüzünden çıkan kavgalar, cinayetler, yaralanmalar... Komşuluk güvencesi kaybolduğunda, insanlık güvenliğini de kaybeder.
Geçenlerde bir emniyet amirine sordum:
“Komşularınız nasıldır?”
İç çekerek cevap verdi:
“Efendim, beni tanıyan yok. Ben de kimseyi tanımıyorum. Gelen kargo bile iade ediliyor.”
Bu cevap, kaybolan bir hazinenin itirafıydı.
Oysa bu hazineyi yeniden inşa etmek elimizde. Bu amaçla geliştirdiğimiz “Hak-Bir Örnek Komşuluk Projesi”ne siteombudsma@gmail.com adresi üzerinden online olarak başvurabilir, siz de bu toplumsal yeniden inşa sürecine katılabilirsiniz.
Kaybolan komşuluk hukukunun yeniden hayata geçirilmesi için yalnızca bireyler değil; devlet, hükümet, yerel yönetimler, siyasi partiler, gönüllü kuruluşlar, medya ve ticari sektörler de sorumludur.
Komşuluk; huzurun, barışın ve güvenin çekirdeğidir.
İyilikle yeşeren bir çiçektir.
İlgisiz bırakılırsa solar,
Ama sevgiyle büyütülürse hem mahalleyi hem de insanlığı güzelleştirir.
İyi komşuluk ilişkilerinin yeniden hayat bulması temennisiyle…
Abdullah Sertkaya