2 hafta önce | Okunma Sayısı : 8
Biz yüz iki yıldır cumhuriyete ne kadar sahip çıktık hiç düşündük mü?
Zavallı Cumhuriyet, elimizden neler çekti neler !
Kurulalı, ilan edileli daha yirmi yıl olmuşken, çeyrek yılını daha doldurmamışken cumhuriyetin en önemli unsuru ve belleği olan seçimleri rafa kaldırılmış.
Sonra, adı Cumhuriyet imiş ama seçme ve seçilme özgürlüğünü kendi kafalarına göre yorumlayanlar "Açık oy, gizli tasnif" diye bir şey icat etmişler seçimlerde.
Cumhuriyet bunu görünce gülmüş, çaresiz.
Sonra, halk Cumhuriyeti benimseyip dilediğini seçmiş.
"Vaayy, sen nasıl bizim istediklerimizi seçmezsin" deyip cumhuriyetin kafasına kafasına vurmuş, yaralamışlar askeri ihtilâl ile.
Bu defa, kendi görüşlerine göre anlayanlar cumhuriyeti değerleriyle farklı algılayanların üzerine gitmiş, çeşitli freksiyonlar ile, üniversiteler ve hocaları ile sırtına sırtına vurmaya başladılar.
Hemen ardından bu kez ordu Cumhuriyeti göz ardı ederek Cumhuriyetin en önemli özelliği olan siyasilere muhtıra verir.
Cumhuriyet sarhoş olmuştu bu müdahaleler ile.
Sonra sağ-sol çatışmasını kullanarak Cumhuriyet ile dalga geçtiler,
millete kurşun sıktılar.
Çok sürmedi bu durum.
Hemen Cumhuriyete müdahale etmeyi vazife görenler bir kez daha askeri darbe ile Cumhuriyeti askıya aldılar.
Oysa tüm bunlar Cumhuriyet sayesinde oluyordu.
Mutlakiyet rejimi olsa kılları kıpırdamazdı.
Meşrutiyet dönemi olsa cılız sesler çıkardı.
Ama Cumhuriyet olunca, olanca güçleri ile saldırıyor, Cumhuriyeti hem maske yapıyor hem kullanıyor hem yaralıyorlardı.
Cumhuriyetin Laiklik ilkesi sürekli hakarete uğruyor, zedeleniyor ve fakat batı hayranlığı ile batı ülkelerinin cumhuriyetine özlem duyuyor kendi milli, manevi ve dini değerleri ayaklar altına alınıyordu.
Cumhuriyet şaşkındı ve başına gelenlere inanamıyordu.
Tam cumhuriyet kendine gelmek üzereyken birden, sert bir yumruk yiyip abondone olan boksör misali askerler sözde :
"Cumhuriyete sahip çıkıyoruz" safsataı ile yirmi yedi Nisan elektronik askeri muhtırasını yedirmeye kalktılar Cumhuriyete.
İşte tam bu sırada yabancılara ülkenin kapılarını ve tapusunu vermeye, peşkeş çekmeye kalkanlar devreye girdi.
Cumhuriyet öyle bir yumruk ile sarsıldı ki kendi dahi inanamadı.
On beş Temmuz askeri darbesi ile Cumhuriyetin ciğerleri sökülmeye kalkışıldı.
Ancak bu kez Cumhuriyetine sahip çıktı bu asil büyük Türk milleti.
Sabrı taşmıştı.
Al bayrağı elinde istiklal marşı dilinde ülkesine, milletine, devletine ve Cumhuriyetin en güzel özelliği ile halkın yani millet seçtiğine ve Cumhuriyetine sahip çıktı.
Baş tacı etti.
Her fırsatta Cumhuriyetin nimetlerinden faydalananlar Cumhuriyetin alaşağı edilmesini izleyip "Ordu göreve" pankartlar taşıyıp, tencere tava çalıp evlerinin ışıklarını yakıp söndürenler bu kez Cumhuriyetin gerçek sahiplerinden çekinir oldular.
Cumhuriyet gülümsüyordu artık.
Çünkü yüz küsur yıldır sürekli sırtından hançerlenen Cumhuriyet kendine gelmek ve İstiklal marşındaki güçlü varlığına dönüş yapmak azmindedeydi.
Yüz iki yıldır bizim yaşadığımız acaba gerçekten bir Cumhuriyet düzeni mi idi?
Yoksa cumhuriyetçilik diye bir oyun mu oynanmıştı?